Brexit aktüeryayı da değişterecek

Brexit aktüeryayı da değişterecek

Aktüer Dünyası, Brexit’le birlikte Avrupa’da aktüeryanın nasıl bir değişim yaşayacağına ve söz konusu yeni dönemde mesleğe nasıl etkileri olacağına yönelik yazar Steel imzalı bir yazı paylaştı. Yazıda, Brexit’in aktüerleri bir kaç açıdan etkilemesinin söz konusu olduğuna vurgu yapıldı.

Steel imzalı yazıyı sizlerle paylaşıyoruz:

“İkinci Dünya Savaşı sonrası güçsüz kalmış olan Avrupa’yı ayağa kaldırmak için Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak başlayan ve sonrasında Avrupa Birliği’ne (AB) evrilen süreçte çok uzun bir süre sadece yeni üyelerle topluluğun büyüyeceği düşünülmüş. Hatta bu nedenle Avrupa Birliği’nden ayrılmaya ilişkin ilk yasal düzenleme kuruluşun temellerinin atılmasından yaklaşık 50 yıl sonra 2007’de kabul edilen Lizbon Anlaşması ile sağlanmış ve şimdi çok meşhur olan 50. madde (Article 50) ancak 2009 yılından itibaren yürürlüğe girmiştir. O dönemde başlayan ve yansımaları uzun süre devam eden ekonomik krizin etkisiyle de ilk olarak Yunanistan’ın ayrılma olasılığı ortaya çıkmış ve bu gündemimizi uzunca bir süre Grexit olarak işgal etmişti. Ve sonra gol beklenmeyen yerden yendi. Kendini hemen her zaman AB’nin (hem para birliği Avro hem de sınır birliği Schengen’e katılmayarak) biraz dışında tutan Birleşik Krallık (BK = İngiltere, Kuzey İrlanda, İskoçya ve Galler) geçen yıl yaptığı bir referandum sonucunda Birlik’ten ayrılma kararı aldı. Bunun ekonomik, sosyal ve siyasal sonuçları açısından çok şey yazıldı, çizildi ve uzunca bir süre daha tartışılmaya devam edecek. Biz bu yazımızda konunun aktüerler açısından kısa bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz.

Solvency II: Üzerinde yıllardır çalışılan ve 3 milyar Avro harcandığı düşünülen Solvency II’nin Brexit sonrası durumu hem AB hem BK açısından ciddi bir belirsizlik içeriyor. Üzerinde bunca çalışılmış bir sistemin tamamen çöpe atılması BK açısından pek uygulanabilir görünmüyor. Ancak ülkemizde de yürüyen projeye benzer bir şekilde Solvency II’nin Brexit sonrası Birleşik Krallık özelinde uyarlanması gerekiyor. Diğer taraftan yıllardır bu kadar iç içe geçmiş ekonomi ve yatırım uygulamaları söz konusu iken BK’nin AB için tamamen bir topluluk dışı ülke olarak değerlendirilmesi de söz konusu olamaz deniyor. Daha da ilginç olanı, yaklaşık 2 yıl devam etmesi beklenen ayrılma sürecinde İngiltere’deki şirketler için Solvency II’nin yürürlükte olacak olması. Brexit sürecinde sıkıntı yaşama olasılığı görülen bir İngiltere ekonomisi varken bu şartlar altında sigorta şirketlerinin sermaye yeterliliklerinin belki de 2 sene sonra değişecek bir sisteme göre ayarlamaları ile ilgili tartışmalar görülüyor. Her halükarda nasıl Solvency II’nin geliştirilmesi sürecinde aktüerlere çok fazla iş düştüyse, Brexit sonrası Solvency II’nin geleceği için de benzer şekilde çok çalışmak gerekiyor.

İşgücü hareketleri: AB’nin üye ülkelere getirdiği söylenen en önemli özelliklerden/avantajlardan bir tanesi işgücünün serbest dolaşımı. AB’ye üye bir ülke vatandaşı nasıl biz ülke içinde şehir değiştirirken kimseye sormuyorsak, hiç kimseden onay ve izin almadan herhangi bir AB üyesi ülkeye gidip orada yaşamaya başlayabiliyor. Bu da İngiltere’nin kalifiye işgücünü kendine çekmesi için büyük bir kolaylık sağlıyordu. Brexit sonrası gerek şu anda 50 bin civarında olduğu söylenen kişilerin İngiltere’de çalışmaya devam etmek için vize almaları gereksinimi, gerekse bundan sonra İngiltere’de çalışacak AB üyesi ülke vatandaşları için yeni prosedürler ortaya çıkacak olması ciddi bir tartışma yaratıyor. Tabii ki kalifiye işgücü dediğimiz zaman aktüerleri bunun içinde saymazsak olmaz. Bu tartışmaların tamamı aktüerler için de geçerli.

Demografi: Yukarıda bahsettiğimiz işgücü hareketleri aslında çok daha önemli farklı bir işlev üstleniyor. Ülkelerin demografilerini değiştirerek, ülkeler bazındaki emeklilik sistemlerine destek sağlıyor. İngiltere başta gelişmiş ekonomi olarak nitelenen Avrupa ülkelerinde yaşlanan nüfus ve buna bağlı emeklilik sistemlerindeki açıkların çözüm yollarından biri olarak genç işgücü yaratacak göçmenler düşünülüyor. Burada sadece kalifiye işgücünden bahsetmiyoruz. Nasıl 60’lı yıllarda Almanya’ya çok sayıda köylümüz gidip fabrikalarda işçi olarak çalışmışsa, benzer göç projeksiyonları İngiltere için de yapılmakta idi. Bu süreçte görece gelişmekte olan özellikle doğu bloku ülkelerinden önemli bir işgücünün İngiltere’ye geçişi beklenmekte idi. Brexit sonrası bu geçişin duracak ya da en azından yavaşlayacak olması kamu emeklilik siteminin finansmanı ve demografiyle bağlantılı tüm sigortacılık ürünlerinin projeksiyonlarının gözden geçirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Diğer bir deyişle, bir sürü aktüeryal çalışma.

Emeklilik fonları: Tabii ki bu risk ve çalışma sadece kamu emeklilik sistemi için değil, İngiltere’de çok büyük bir piyasa oluşturan özel emeklilik fonları için de gerekli. Tanımlanmış fayda esaslı planlardan tanımlanmış katkı esaslı planlara geçişin tartışıldığı bir ortamda demografik değişimler daha da kritik bir konu oluşturuyor.

Diğer finansal ürünler: Brexit’in yarattığı belirsizlik, sadece sigortacılık ürünleri için değil tüm finans piyasası için ciddi bir modelleme çalışmasını gerektiriyor. Belirsizlik altında çalışmaya en uygun meslek olarak aktüerlere bu konuda da çok büyük iş düşüyor.

Brexit’in sadece İngiltere değil dünya ekonomisi üzerinden bir etki yaratacağı kesin. Sadece ekonomik değil siyasal sonuçları da olması muhtemel. Bu ekonomik sonuçların bir parçası olarak örneğin reasürans piyasasının da hızlı bir şekilde etkilenmesini bekleyebiliriz. Bu gibi etkiler de aktüerlerin çalışmalarında önümüzdeki yıllarda önemli bir yer tutacaktır. Ancak biz aktüerleri burada doğrudan ilgilendiren bir kaç konudan bahsetmek istedik. Türkiye’deki aktüerleri şu anda doğrudan etkilemeyecek olsa da aktüeryal çalışmaların, ve bu esaslar ile yapılan risk yönetiminin önem ve gereğini Brexit ile bir kez daha görmüş olduğumuz kanaatindeyiz.”