Kültürler arası koçluk, sınırların ötesine çıkmakla başlar!

Kültürler arası koçluk, sınırların ötesine çıkmakla başlar!

Uluslararası Koçluk Federasyonu ICF Global’in ülkemizdeki imtiyazlı kuruluşu ICF Türkiye (Uluslararası Profesyonel Koçluk Derneği-UPDK), “Çarşamba Webinarları” etkinlik serisinin Güz Dönemine, Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun ardından; Uluslararası Çok Satanlar listesine girme başarısı gösteren ‘’Hayatının Yazarı Sensin’’ kitabının yazarı, ICF Türkiye eski Başkan Yardımcısı Souzan Bachir ile devam etti.

Souzan Bachir: “On yaşımda, kendi kültürümü oluşturma kararı verdim”
“Kültürler Arası Koçluk” başlığında gerçekleşen webinarda Bachir, bu temanın kapsamına, sadece farklı toplumlar ya da ülkeler arasındaki ilişkileri değil; bir toplumda birlikte yaşayan farklı kültürler arasındaki ilişkileri de dahil etmek gerektiğini belirterek, şunları söyledi: “Kültürle alakalı bir anımı paylaşarak başlamak istiyorum. On yaşındayım ve tiyatroyu çok seviyordum. Suriye’deki okulumuzda bir müsamereye katılmıştım. Suriye’nin çok önemli tiyatroculardan bir tanesi oyunumun tarzını beğenmiş ve babama gidip, ‘Bu kızın yeteneği var, bizim okula alalım’ teklifi götürmüştü. Nasıl sevindiğimi bugün bile unutamam ama babam kabul etmemişti. Ve neden olarak da, ‘Bizim kültürümüzde böyle bir şey yok!’ gibi bir gerekçe sunmuştu. Düşünün 10 yaşında çocuksunuz, üzülmüşsünüz ve ilk kez kültür diye bir şey duyuyorsunuz. Hiç unutmam, ‘Kültür ne olabilir?’ diye önce kendime, sonra çevremdekilere sormaya başlamıştım. Aldığım yanıtlar, ‘gelenekler, görenekler çerçevesinde oluşturduğumuz bilgiler, kurallar doğrultusunda içinde yaşadığımız sistem” benzeri açıklamalardı ve babamın karşısına geçip, ‘Bundan sonra ben kendi kültürümü oluşturacağım’ şeklinde tepki vermiştim. O günden beri ‘kültür’ olgusu ve kavramı benim için hep önemli oldu.”

Kültürler arası koçluğun bizzat kendisi, sınırların ötesine çıkmakla başlar
Kişisel yaşantısında ve araştırmalarında, insanların farklı kültürlerden kendi kültürünü nasıl oluşturabileceği konusuna hep çok önem verdiğini vurgulayan Bachir; “Kültürlerarası Koçluk, insanların çok daha sağlıklı bir iletişim için, ortaklık yapabilmeleri için, kültürel sınırlarının ötesine geçmelerine ve diğer kültürlerden beslenmelerine yardımcı olmaktır. Ancak bizzat kültürlerarası koçluk da sınırların ötesine çıkmakla başlar. Bunu yapabilmek için de, önce bir koç olarak kendi kültürümüzü ve kendi farkındalığımızı oluşturabilmeliyiz.” dedi.

Sorunun kaynağı, farklılıklarımızı kabul etmemek
Kültürlerarası iletişimde ana zorlukların, farklılıklarımızı ve bu iletişimin önemini kabul etmemekten kaynaklandığını da vurgulayan Souzan Bachir, sözlerine şöyle devam etti: “Hangi kültürü kendinize yakın hissettiğiniz, kültürün sizin üzerinizdeki etkilerinin ne olduğu, neden bu kültüre karşı yakınlık hissettiğimiz çok önemli sorular. Bunları sorgulamamız gerekiyor. Örneğin bazı toplumlarda kişinin kendi varlığı, toplumun varlığından daha önemlidir. Bazı toplumlarda, kültürlerde ise tam tersidir. Ve her şey gibi kültür de bir buz dağına benzetilebilir. Bakılacak kısım elbette suyun altında kalan kısımdır. Varsayımlar, algılar, duygular, davranışlar, inanışlar, değerler nelerdir; bunlara bakmak, algılamak çok önemli.

Konu sadece toplumlar arası bir konu değil; kurumlar, şirketler boyutu da var
Konuşmasında, kültür dendiği zaman aklımıza sadece toplumlar gelmesi gerektiğini; şirketlerin, kurumların içindeki farklı yapıların da konuya dahil olduğunu belirten Souzan Bachir, sözlerini özetle şöyle tamamladı: “Şirketlerde karar alma mekanizmalarına bakıldığında, kültürel oryantasyonu da mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kültür doğuştan gelen bir şey değildir, kültürü ve onun tam olarak nasıl bir şey olduğunu öğreniriz. Çevremizden ve ailemizden, olumlu veya olumsuz bir şekilde etkileniriz. Mesela benim tercih ettiğim gibi, başkaldırıp kendi kültürünüzü oluşturabilirsiniz. Birlikte çalıştığınız kültür ile ilgili araştırıp okumak, kültürel boşlukları doldurmak, farklı uygulamalar tasarlayıp, dile getirmek çok önemli süreçler. Farklı bir kültürü anlamak için ilk koşul, onu öğrenmek için gönüllü olmak; ikincisi ise, o kültürü öğrenmek için ciddi araştırma yapmak; kişilerle iletişim ve etkileşim içerisinde olmaktır. Örneğin bazı kurumlarda kendi kültürlerine yönelik körlükleri söz konusu olabiliyor ve oradaki boşluğu fark edip, dile getirmekte büyük fayda var.”