Ahmet Genç: Kağıdı kaldırmalıyız

Ahmet Genç: Kağıdı kaldırmalıyız

Türkiye Sigorta Birliği tarafından düzenlenen “Sigorta ve Emeklilik Sektörü Strateji Belirleme Çalıştayı” kapsamında, Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Genç’in moderatörlüğünde “Dağıtım Kanalları Durum Değerlendirmesi, Sektörün Gelişimine İlişkin Çözüm Önerileri, Reel Sektör Beklentileri” konulu bir panel gerçekleştirildi.

Genç, panelin kapanışında yaptığı konuşmada, zirve kapsamında söz konusu panelin gerçekleştirilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, panele katılmaktan dolayı mutlu olduğunu söyledi. 

Sigorta haberlerine ilişkin geçmiş yıllara ait gazete taraması yaptığını ve 1990’lı yıllarda gazetelerde bir başlığa denk geldiğini anlatan Genç, ” ‘Sigorta şirketlerinin aktifleri donuk’ şeklinde. Neden kaynaklanıyor? Acentelerden olan alacaklar nedeniyle kaynaklanıyor. Enflasyon aşırı yüksek, acenteler parayı topluyor ve sigorta şirketine göndermiyordu. Ama bu yıllarda artık böyle bir sorun ortadan kalktı.” diye konuştu. 

1997’de ilk Sigortacılık Genel Müdürlüğüne geldiğinde bu sorunun o zamanlar çok canlı olduğunu dile getiren Genç, “Biz şirketleri incelerken direkt acentelerden alacaklara bakardık, hesap vardı o zamanlar. Artık hesap kalmadı bunun adı değişti. Ama bilmiyorum katılır ya da katılmazsınız bunun önemi azaldı, artık böyle bir sorunun sektörde kalmadığını düşünüyorum.” dedi.

Genç, günümüzde zamanın etkin kullanılmasının çok önemli olduğunu vurguladı. 

Ülkeler arası yarışın ve firmalar  arası rekabetin hızlandığını anlatan Genç, “Zamanı etkin kullanmamız gerekiyor. Teknoloji çok önemli, zaten bize zamanı etkin kullandıracak olan da teknoloji. Bu teknolojiyi de çok iyi kullanmamız gerekiyor. Artık (sigorta sektöründe) bir kağıtsız ortam devrimi yapmamız gerekiyor. Belki düzenleme tarafında Hazine, uygulama tarafında özellikle birlikler ve diğer aktörler hep beraber kağıdı kaldırmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Teknolojinin sigorta aracılarına yönelik tehdit oluşturmadığını kaydeden Genç, “Çünkü 4-5 sene önce bir makale yayımlandı 6 ülke incelenmişti. Orada teknolojiyi aracılarla beraber kullanıyor sigorta şirketleri. Dolayısıyla o şekilde devam eder diye düşünüyorum. Teknolojiyi artık biz gözetim ve denetimimizde de kullanmamız gerekiyor. Denetim ve gözetim sistemimizde teknolojiyi kullanmazsak biz daha bu şikayetleri dinlemeye devam ederiz.” diye konuştu.

Genç, sigorta sektörünün geçmişte de şimdiki gibi çok büyük potansiyele sahip olduğunu ancak bu potansiyelin artık kullanılması gerektiğinin altını çizerek, şunları söyledi:

“İnanın 20 sene önceki gazeteleri açın orada da diyor ki; ‘bu sigorta sektörü acayip canavar bir sektör’, ‘küçük ama potansiyeli var’. Biz 30 senedir ‘bu şirket küçük ama potansiyeli var’ diyoruz. Artık bu potansiyeli harekete geçirmemiz gerekiyor. Bana söylenen güzel sözler için teşekkür ediyorum ama özeleştiri de yapmamız gerekiyor. Birçok düzenleme yaptık ama sonuç nerede? Geldiğimiz yer; prim bölü gayri safi yurtiçi hasıla 0,5’ten bir buçuğa gelmiş. 3’e katlamış ama bu gelinen nokta çok yetersiz.”

“UZUN VADELİ YATIRIMLARIN GEREKLİLİĞİ TARTIŞILAMAZ”

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, Türkiye Sigorta Birliği (TSB) tarafından düzenlenen Sigorta ve Emeklilik Sektörü Strateji Belirleme Çalıştayı’nın açılış konuşmasını yaparak, sektörün 2018 çıktılarına ilişkin bilgiler verdi.

Tüm finansal piyasaların teknolojik gelişmelerden etkilendiğini anlatan Taşkesenlioğlu, teknolojik değişimlerin büyük bir kısmının tüm sektörleri dönüştürdüğünü söyledi.

Nesnelerin interneti kavramının önümüzdeki dönemde tüm dünyada radikal değişikliklere yol açmasının beklendiğini hatırlatan Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti:

“Baktığımız zaman 2010 yılından 2015 yılına internet bağlantısı olan insanların sayısı 6,8 milyardan 7,2 milyara yükselmişken, aynı dönemde bir ağa bağlı olan cihazların sayısı 12,5 milyardan 25 milyara çıkmış ve 2025 yılında ise söz konusu cihazların 50 milyardan fazla olması beklenmektedir.

Bu süreç, bütün sektörlerde iş yapma modellerini değiştirdiği gibi sigortacılıkta da yeni fırsatlar sunmaktadır. Müşteriye elektronik ortamda uzaktan erişilebilmesi ve yüz yüze görüşme zorunluluğunun kalmaması, işlemlerin dijital ortamda gerçekleştirilmesi, işlem verimliliğinin artması, işlem maliyetlerinin düşürülmesi, fiyat farklılaştırmasının toplanan verilere göre daha etkin yapılabilmesi, bu verilere dayalı olarak yeni ürünler ve araçlar geliştirilebilmesi, yeni dağıtım kanallarının devreye girmesi, tazmin maliyetlerinin daha sağlıklı verilerle düşürülmesi ve benzeri bunlardan bazılarıdır.” 

“Prim üretiminin kısıtlı kalması sermaye piyasalarına akacak fonları da kısıtlamaktadır” 

Taşkesenlioğlu, son dönemde hızla gelişmekte olan mobil bağlantılı arabalar, akıllı evler, akıllı sağlık uygulamaları gibi farklı dijital ekosistemlerin sigortacılar için cazip alanlar haline geldiğini ifade ederek, teknolojik gelişmelerin getirdiği faydaların yanı sıra, yarattığı risklerin de göz önünde bulundurulması gerektiğini kaydetti.

Sigortacılık sektörünün sermaye piyasalarının önemli kurumsal yatırımcılarından olduğunu hatırlatan Taşkesenlioğlu, sektörün çıktılarına ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:

“Türk sigortacılık sektörünün 2018’in üçüncü çeyreği itibarıyla gerek 175 milyar TL civarındaki aktif büyüklüğü, gerekse 2018 sonu itibarıyla tahmini Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın yaklaşık yüzde 1,5’i oranında gerçekleştirdiği yaklaşık 57 milyar TL prim üretimiyle finansal sistemimizde önemli bir yere sahip olmasına rağmen, ülkemiz ekonomisinin dünya sıralamasındaki yeri de dikkate alındığında, dünya ölçeğinde arzulanan konuma henüz ulaşamamıştır. 2018 yılında prim üretiminde yüzde 17 artış sağlansa da prim üretiminin kısıtlı kalması sermaye piyasalarına akacak fonları da kısıtlamaktadır.”   

“Uzun vadeli yatırımların gerekliliği tartışılamaz” 

Taşkesenlioğlu, sigortacılık faaliyetleri ile sermaye piyasalarının bağlantısının, şirketlerin varlıkları ile yükümlülüklerinin yönetimi aşamasında önem kazandığını ifade ederek, “Örneğin hasar sigortacılığı faaliyetlerinde toplanan primlerin önemli bir bölümü daha kısa sürede tazminata dönüşmekte ve daha kısa vadeli yatırımlar gerektirmekte iken, hayat ve emeklilik dalında toplanan primler ve katkı payları daha uzun vadeli yatırımlar ile sermaye piyasaları üzerinden değerlendirilmelidir. Keza, ülkemizin nüfusunun henüz genç olduğu düşünülürse sağlık sigortacılığı alanında bile sermaye piyasaları aracılığı ile değerlendirilecek uzun vadeli yatırımların gerekliliği tartışılamaz.” diye konuştu.

Sigorta şirketlerinin uzun vadeli yatırımlara yönelmeleri ve risk dağılımını gerçekleştirmelerinin finansal sistemde istikrar sağlayıcı rol oynamalarına olanak tanıyacağını söyleyen Taşkesenlioğlu, Türkiye’de toplanan primler içinde hayat dalının pazar payının yüzde 13-15 aralığında kalmasının uzun vadeli yatırım olanaklarını kısıtladığını söyledi.  

“Özel sektöre hisse senetleri ve borçlanma aracı yoluyla aktarılabilen fonların oranı sadece yüzde 25’tir” 

Taşkesenlioğlu, Türkiye’de 2017 yıl sonu itibarıyla faaliyet gösteren sigorta, emeklilik ve reasürans şirketlerinin varlıkları toplamının 152 milyar TL’yi geçtiğini, öz varlıklarının da 22 milyar TL’yi aşmış durumda olduğunu söyledi.

Ancak bu varlıkların yüzde 22’yi aşan kısmının bankacılık alanında değerlendirildiğini ifade eden Taşkesenlioğlu, bunların finansal araçlarda değerlendirilen kısmının yüzde 13 seviyesine dahi ulaşamadığını söyledi.

Taşkesenlioğlu, şöyle konuştu:

“Bu durum 2018’in üçüncü çeyreği itibarıyla da benzer bir görünüm sergilemiş ve yaklaşık 105 milyar TL’si cari nitelikteki, toplam 175 milyar TL varlıklarının yaklaşık yüzde 19’u bankalarda, yüzde 11’i ise finansal araçlarda değerlendirilmiştir. 

Bireysel Emeklilik Sistemi’mizde (BES) 2018 yılı sonunda 6,8 milyon katılımcıdan toplanan fonlardan yatırıma yönlenen tutar 57,4 milyar TL’dir. 406 adet fonun net varlık değeri 92,4 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Portföylerinde yaklaşık olarak yüzde 34 oranında kamu borçlanma araçları, yüzde 15 oranında yabancı menkul kıymet, yüzde 13 oranında özel sektör borçlanma aracı, yüzde 12 oranında hisse senetleri ve yüzde 11 oranında mevduat bulunmaktadır. Bu portföylerde özel sektöre hisse senetleri ve borçlanma aracı yoluyla aktarılabilen fonların oranı sadece yüzde 25’tir. 

Diğer taraftan, 2017 yıl sonu itibarıyla tüm üye şirketlerin dönem gelirlerinin yüzde 27’sini aşan orandaki kısmı yatırım gelirlerinden karşılanmakta olup, yatırım faaliyetlerinden sağlanan bu kaynak şirketlerin faaliyetlerine önemli bir destek teşkil etmektedir. Piyasalarımızda işlem gören varlıkların sigorta şirketleri tarafından etkin kullanımı, bu şirketlerin yatırım faaliyetlerinin kalitesinde artış sağlanması bakımından özellikle önemlidir.” 

“Bono, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri sigortacılık sektörü için önemli finansal araçlar olmuştur”  

Taşkesenlioğlu, sigorta şirketlerinin sermaye piyasalarında yatırımcı olma özelliklerinin yanı sıra yaratılan yeni finansal araçlarla da sermaye piyasalarının gelişmesinde önem taşıdığını söyledi.

Hava koşullarına ve doğal afetlere dayalı türev ürünlerle, afet bonoları gibi sigortaya dayalı menkul kıymetlerin sermaye piyasalarında ürün çeşitliliğini artırdığını anlatan Taşkesenlioğlu, doğal afet bonolarının ve türev araçların bir anlamda sigortanın menkul kıymetleştirilmesi olduğunu kaydetti.

Doğal afet bonolarının sigortacılık endüstrisi için alternatif bir risk yönetim aracı olmasının yanı sıra kurumsal ve nitelikli yatırımcılara sabit getiri sunan alternatif yatırım araçlarından olduğunu aktaran Taşkesenlioğlu, “Bunun yanında, uluslararası uygulamalarda, ABD fırtına/deprem, Avrupa sel/ fırtına ve Japonya deprem risklerine karşı geliştirilen, sigortaya dayalı vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri gibi önemli araçlar da hayata geçirilmiştir. ABD’de ulusal ve bölgesel bazda afet vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri 1992 yılından beri işlem görmektedir. Bono, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri sigortacılık sektörü için risk yönetiminde kullanılan önemli finansal araçlar olmuştur.” bilgilerini verdi.  

“Yaklaşık 312 milyar TL piyasa değerine sahip pay senetleri işlem görmekte” 

Taşkesenlioğlu, Türkiye’deki sermaye piyasalarının, sadece reel sektör şirketlerine değil bankacılık ve banka dışı finansal kurumlara da öz kaynak sağlama bakımından önemli bir alternatif finansman kaynağı niteliği taşıdığını belirterek, bu imkanın halen borsada işlem gören sigorta şirketlerinin yanı sıra, henüz piyasalara iştirak etmemiş şirketler açısından da kullanıma hazır durumda olduğunu söyledi.

Sigorta şirketlerinin borsada işlem görme oranının düşük durumda olduğunu hatırlatan Taşkesenlioğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Türkiye Sigorta Birliğine üye olan şirket sayısı 62 adet iken, borsamızda işlem görmekte olan sigorta şirketi sayısının sadece 7 adette kalması, bu alanda yapacağımız çok şey bulunduğuna işaret etmektedir. 

Diğer taraftan, 28.12.2018 itibarıyla merkezi kayıt sistemi dahilinde piyasalarda işlem gören ve sigortacılık şirketleri de dahil olmak üzere tüm yatırımcıların kullanımına açık olan yaklaşık 312 milyar TL piyasa değerine sahip pay senetleri, yaklaşık 213 milyar TL piyasa değerine sahip devlet iç borçlanma senetleri, yaklaşık 72 milyar TL civarında piyasa değerine sahip özel sektör borçlanma aracı mevcut olup, piyasalarımızda ayrıca fiyat, kur ve vade uyuşmazlığı risklerini azaltabilecek türev araçlar da işlem görmektedir.

Araç çeşitliği ve derinlik bakımından kayda değer seviyeye ulaşmış olan sermaye piyasalarımız, sigortacılık sektörünün ihtiyaç duyduğu varlık ve yükümlülük yönetiminin yanı sıra, yatırım faaliyetlerinin optimizasyonu konularında gereken imkanları sunabilecek durumdadır.” 

*

“Teknolojinin birçok şey kazandıracağı kesin ancak beraberinde riskleri de getiriyor”

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İrfan Özhamaratlı ise panelde yaptığı konuşmada, sanayici için sigortanın sadece olası hasarların karşılanması anlamına gelmediğini aynı zamanda sanayicinin üretim ve üretimin devamına önem verdiğini dile getirdi. 

Sanayicinin kazandığını hep yatırımına yönlendirip üretimini artırma peşinde olduğunu ifade eden Özhamaratlı, “Dünyada herşey değişiyor ve inanılmaz hızla hızını artırarak değişiyor. Gelecekte hiçbir şey şuanki hızda olmayacak. Bizim de sanayisi olsun, sigortacılık sektörü olsun bütün sektörlerin buna ayak uydurması çok önemli.” dedi.

Türkiye’de sigortacılığın hak ettiği ya da olması gerektiği noktada olmadığı konusunda herkesin hemfikir olduğunu belirten Özhamaratlı, şöyle devam etti:

“Bir rakam vermek gerekirse belki bugünkü potansiyelin 5 katı potansiyel var. Bu aslında çok iyi bir şey. Biz sanayiciler için böyle bir potansiyelin olması muhteşem bir şey ama çok dikkatli de olmak lazım. Teknolojinin, yapay zekanın, büyük verinin mutlaka bir çok şey kazandıracağı kesin. Maliyetleri düşürecek, verimlilikleri artıracak, dolayısıyla umuyoruz ki bizler açısından fiyatlar da düşecektir. Bu da sigortalanmayı da bir anlamda artıracak.  Fakat bir taraftan da ciddi riskler getiriyor, bu  yapay zeka dediğimiz, öğrenen makinelerin sürekli bir öğrenimde olan makinaların hakimiyetinin de bizde olması lazım. Dolayısıyla birçok riski de beraberinde getiriyor bunun da farkında olmak lazım.”

Özhamaratlı, sanayicinin sigortacılardan paket sigorta sunulması noktasında bazı beklentileri olduğuna işaret etti.

Bu noktada bir eksiklik gördüğünü aktaran Özhamaratlı, “Sigortacı ile sanayici bir araya geldiği zaman sigortacının mutlaka o firmanın ve o sektörün bir incelemesini yapması lazım ve sanayiciye ya da sigorta yaptıracak olana bir sigorta paketi vermesi lazım. Sonuçta o firmanın da ayıracağı bir bütçe vardır sigorta için. Öngörülebilir bir bütçe vardır, bu noktada en optimum o firmanın özelinde nasıl bir sigorta yapılması gerekir bunu aktarmak lazım. Ben bu noktada eksiklik görüyorum.” ifadelerini kullandı.

Özhamaratlı ayrıca sigortacının sanayicileri ve sigorta yapılanları olası risklerle ilgili bilgilendirmeleri ve devamlılığı sağlamaları gerektiğini sözlerine ekledi. 

“Paket sigorta yaptıran KOBİ’lerin oranı yüzde 37”

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Sektörler ve Girişimcilik Daire Başkanı Ozan Acar ise sektöre ilişkin yaptıkları bir araştırmanın sonuçlarını paylaştı. 

Ergo firmasıyla yaptıkları çalışmada KOBİ’lerin sigorta kullanım alışkanlıklarını ölçmeye çalıştıklarını dile getiren Acar, şunları kaydetti:

“Orada ilginç sonuçlar çıkıyor. Burada paket sigorta yaptıran KOBİ’lerin oranı yüzde 37 olarak çıktı. Dolayısıyla daha gidecek yol var bu anlamda. Asıl bu çalışmanın en çarpıcı sonucu şuydu; ‘Bir hasarla karşılaştığınız zaman hasardan sonra aldığınız sigorta paketini değiştiriyor musunuz?’ diye sorduk, yüzde 44’ü ‘evet’ demiş. Baktığınızda bir KOBİ, bir hasarla karşılaştıktan sonra sigorta paketini değiştiriyor. Eğer değişiklik yapıyorsa bu onun doğru paketi almadığı anlamına geliyor. Burada bir problem gözüküyor.”

İkinci olarak KOBİ’lerin sigorta paketlerinden neden memnun olmadıklarına da baktıklarını aktaran Acar, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bunun en temel nedeni hasarı ödenmemiştir ondan memnun olmaz. OECD’nin istatistiklerine baktık, Türkiye’de toplanan pirimin yüzde 44’ü hasar olarak ödeniyor. Diğer Avrupa ülkelerinde Almanya’da , İtalya’da, Fransa’da, İspanya’da, Uzak Doğu’da, Japonya’da bu oran yüzde 70-80’lere çıkıyor. Şimdi sigortacılar bana kızıyor olabilir, evet belki karşılık ayırmak gerekiyor, bilançolarda bit takım ayrı yerlede tutulan unsurlar var ama sonuçta hasarın geri ödemesinde ciddi bir düşüklük varmış gibi görünüyor. Bence penetrasyonun düşük olmasının altındaki nedenlerden biri de bu olabilir. Daha çok doğru poliçeler yapılarak hasarların doğru ödendiği bir mekanizmanın ortaya çıkması gerekiyor.” 

“Türkiye’de tahmini sigortalılık oranı yüzde 15”

TOBB Sigorta Acenteleri İcra Komitesi (SAİK) Başkanı Levent Korkut da Türkiye’de 6 bin 978’i gerçek, 8 bin 905’i de tüzel kişi olmak üzere 15 bin 883 adet levhaya kayıtlı olarak faaliyet gösteren acente bulunduğu bilgisini paylaştı.

Tüm bu acentelerin toplam olarak 40 bin kişiye doğrudan istihdam sağladığını ve hepisinin ticaret odalarının üyesi olduğunu bildiren Korkut, “Acentelerimiz ülkemizin tüm illerinde ve pek çok küçük yerleşim yerlerinde faaliyet göstermekte olup ayrıca düzeyleri farketmemeksizin her vatandaşa nokta bazında ulaşma imkanına sahip tek dağıtım kanalıdır. Sigorta acenteleri ülkemizde yapılan trafik sigortalarının yüzde 93’ünü, hayat dışı sigortaların yüzde 61’ini, hayat sigortalarının ise maalesef yüzde 9’unu üretmektedir.” dedi. 

Acentelerin hali hazırda sektörün en önemli ve büyük dağıtım kanalı olduğunu dile getiren Korkut, acentelerin 7/24 hizmet anlayışıyla da sigortalıya dokunuş mesafesinde yakın bulunduğunu kaydetti.

Korkut, Türkiye’de tahmini sigortalılık oranının yüzde 15 civarında seyrettiğini ve sigorta bilincinin artırılması gerektiğini belirtti.

Rosenberg&Parker Of Turkey Kefalet Sigortaları Yurtdışı Uygulamaları Başkanı Meltem Bebekoğlu ve Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği Başkan Ateş Çeber de birer sunum yaparak sektöre ilişkin bilgiler verdi.